MEHDİ GELMİŞTİR

Değerli dostlar, 
Mehdisi Kur'an olmayanlar daha çok Mehdi, Mesih bekleyecekler.
       

Geçen akşam bir televizyon kanalında Mesih, Mehdi, Deccal, Süfyan vs. Konularında uzun bir program icra edildi. Hayretler içinde programı izledim. Takip eden zaman diliminde bazı dostlarla olayı yorumlarken, hoca arkadaşların tahammül edemeyip televizyonu kapattıkları şeklindeki görüşlerine de tanıklık ettim.
       

Değerli dostlar, siyonizmin tarihi oldukça eskidir. Hani bir rakam vermek gerekirse, beş bin yıl gibi uzun yılların literatürde ifade edildiğini hatırlatmak isterim. Bu yüzden Yahudilik mübarek Kur'anda ibretle, yüzlerce ayette  anlatılır. Yani siyonizm bugün olduğu gibi Resulüllah döneminde de aktif ve aktüel olarak faal durumdaydı. Ne kadar mı? Biz de inandık deyip, Resulüllah'ın mescidine girecek kadar. Müminlerle aynı safta namaz kılacak kadar, hatta sahabî diye anılacak kadar. Hatırlayın, Resulüllah Uhud savaşına giderken ordusunun üçte biri bu (Muhammed) bizi ölüme götürüyor diyerek gerisin geriye dönmüştü. Biz bu zihniyete münafık deyip geçiyoruz. Ancak konu o kadar basit değil. İlerki yıllarda bu damar Sahabe kimliğini kullanıp, sinsice eski Yahudi kalıntılarını çeşitli adlar altında, üstelik Hz. Peygamberin ağzından din diye bu ümmete aktardılar. Ümmeti uyaranları da aforoz ettiler. Bu saçmalıkları bu yolla günümüze kadar taşıdılar. Şu kitap bu kitap kritiğine girmeye gerek bile yok. Konu gayb ise, Allah konuşmalı vesselam. Bakınız bugün müslümanların insanlık için, hatta kendileri için ürettikleri bir hayır, patent vs.... ne durumdayız? Bilinç altı öyle bir dizayn edilmiş ki; oturmuş kurtarıcı bekliyor. Kimsenin geleceği yok. Bizler kendimize gelmeliyiz. Bunları ifşa eden müslüman mütetekkirleri dün ve bugün horladılar, aforoz ettiler, Peygamber düşmanı ilan ettiler, işkence ettiler ve öldürdüler. İmkan bulsalar yine yaparlar. İşte bu gelenekle geldiğimiz nokta burasıdır. Geldiğimiz yerden memnun olan varsa söylesin.
     

 İşte bu Mehdi, Mesih edebiyatının arka planı böyle karmaşık bir geçmişe dayanıyor. Bendeniz inanıyorum ki; mezkür televizyon konuşmasından Türkiyedeki, işi bilen, her hangi bir kült yapının kulu olmamış ve kimseyi kul edinmemiş Ülema çok rahatsız olmuştur. Ama tatmin edici bir düzeltmenin beklenen düzeyde ortaya çıkmamasına bir anlam vermek mümkün değildir. Bunun bir vebali ve sorumluluğu yok mudur?  Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu konudaki tavrını bilmek de hakkımız olduğu kanaatindeyim.
       

Gayb ile ilgili konular, üstelik saatlerce cek cak ile konuşulur mu? Gayb'ı konuşuyorsunuz, saatlerce konuşuyorsunuz, gayb'ı konuştuğunuz ortamda Allah'ın adı geçmiyor. Allah'a din öğretiyorsunuz öylemi? Üstelik O'nun sevgili Nebisini istismar ederek.Yani Allah'ın yerine siz geçtiniz öyle mi? 
       

Size çanak tutan Vahy'e sonradan eklenmiş bid'at literatürü, sosyal medya organları sahip, yayıncı ve sunucularını, müdahale etmeyen ilgili resmi, gayri resmi,  dernek ve vakıfları, sesini çıkarmayan müslüman efkar'ı umumu Allah'a şikayet ediyorum. Şimdi siz düşünün!!