Rize
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    30.68
  • EURO
    33.14
  • ALTIN
    1997.3
  • BIST
    9045.97
  • BTC
    47101.943$

ÜSLUBUMUZA DİKKAT!

04 Nisan 2023, Salı 23:57

Değerli dostlar,
       Seçim iklimine girmiş durumdayız. Sosyal medyadaki sözlerimize dikkat edelim diye, Kur'anın söz söyleme sanatı üzerine yaptığı tavsiyeleri hatırlatmak istedim: 
       Kur’ân-ı Kerîm anne-babaya karşı “öf” bile deme, yani onlara ikramkâr ve iltifatkâr söz söyle, buyurmaktadır. (İsrâ, 23.) Fakir-fukarâya, muhtaç ve mahrumlara verecek bir şey bulamıyorsan, hiç olmazsa onlara karşı, gönül alıcı, rûhu dinlendirici, tesellî edici bir söz söyle, buyurulur. (İsrâ, 28) 
Himâyeye muhtaç yetimlere, yakın akrabâya, yoksullara karşı yine güzel söz ve tatlı dille konuş, buyuruyor. (Nisâ 5, 8.) Zâlimlerin kalbini yumuşatmak için yumuşak söz söyleyin, buyuruyor. (Tâhâ, 44.) Yine tebliğ esnâsında  yani gönüllere işleyecek tesirli ve belîğ söz söyleyin, buyuruyor. (Nisâ, 63.) 
       Böylece sözümüzün tesirli olabilmesi ve gönüllere ulaşabilmesi için kalpten gelmesi gerektiğini, aksi hâlde sırf dilden çıkan ifâdelerin bir kulaktan girip diğerinden çıkacağını telkîn ediyor. Ayrıca tebliğ veya irşâdın sıradan sözlerle değil; belîğ yani rûha tesir edecek, güzel, hikmetli, edebî ve titizlikle seçilmiş özlü ifâdelerle yapılması da ilâhî emirler cümlesindendir. Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur: “(Rasûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle dâvet et!..”(Nahl,125)
Hazret-i Ali buyurur ki:“Nükteli ve hikmetli söz ve davranışlarla ruhlarınızı dinlendirin. Zira bedenlerin yorulduğu gibi ruhlar da yorulur.” Yani mü’minin dili, ilâhî hakîkatlerin bediî ve rûhânî güzelliklerini sergileyen bir hikmet pınarı olmalıdır.
      Yine Kur’ân-ı Kerîm, doğru söz söyleyin, buyuruyor. (Nisâ,9; Ahzâb,70.)
Nitekim doğru sözlü olmak ve hiç kimseyi aslâ aldatmamak, müslümanlığımızın olmazsa olmaz bir şartıdır. Müslüman, acı da olsa, kendi aleyhine bile olsa, doğruyu söyler. Nitekim Allah Rasûlü, şakalarında bile hakîkat dışı bir ifâde kullanmamışlardır. Zira O’nun doğruluk şuuru öyle bir hâle gelmişti ki bir kadının çocuğunu çağırırken:
−Gel bak sana ne vereceğim!” demesi üzerine hemen kadına, ona ne vereceğini sormuş, kadın da birkaç hurma vereceğini söyleyince:
“Şâyet ona bir şey vermeyecek olsaydın, sana bir yalan günâhı yazılırdı.” buyurmuşlardır. 
İşte hidâyet rehberimiz Kur’ân-ı Kerîm nice âyetiyle biz mü’minleri doğru, düzgün, münâsip, yumuşak ve tatlı ifâdelerle konuşmaya dâvet etmekte, bunların zıddı olan konuşmalardan da sakındırmaktadır.
       Kur’ân-ı Kerîm, başta şirk, nifak ve küfür gibi Allâh’a karşı irtikâb edilenler olmak üzere her türlü yalan sözü de şiddetle yasaklar. (Hac, 30)  
       Güzel konuşmak için, evvelâ dinlemeyi öğrenmek de şarttır. Cenâb-ı Hak, çok dinleyip az konuşması için insana iki kulak, bir dil bahşetmiştir. Gereksiz yere çok konuşmak, insanı gözden düşürür. Bir de içi boş tartışmalarla uzun uzadıya konuşup vakit isrâfından sakınmalıdır.
Bu yüzden gereksiz çekişmeler ve boş lâkırdılar da konuşmanın isrâfı cümlesindendir. Rasûlüllah  buyururlar ki:
“İnsanoğlunun konuşmaları lehine değil, aleyhinedir. Ancak iyiliği emretmek veya kötülükten men etmek için yaptığı konuşmalar bunun dışındadır.”
“Yâ Hafsa! Çok konuşmaktan sakın. Söylenen şey zikrullâh olmadıkça kalbi öldürür. Fakat Allâh’ı çokça zikret. İşte bu, kalbi diriltir.” Buyurmuşlardır.
Ayrıca muhâtabın durumuna göre ses tonunu da nâzik bir şekilde ayarlamak îcâb eder. Çok yüksek ve çirkin bir sesle, kaba-saba konuşup kulak tırmalamak da, Kur’ân-ı Kerîm’in men ettiği konuşmalardandır.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.” (Lokman, 19)
Nitekim bâzı sahâbîlerin, Peygamber Efendimiz’in huzûrunda yüksek sesle konuşmaları üzerine şu ilâhî ihtar gelmiştir:
“Ey îmân edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin! Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’le yüksek sesle konuşmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.” (el-Hucurât, 2)
       Bir sahabî şöyle der: “Ben, annem ve teyzem, Rasûlullah Efendimiz’e gidip bey’at etmiştik. Huzûr-i âlîlerinden ayrıldığımızda, annem ve teyzem bana: «Yavrucuğum, bu zât gibisini hiç görmedik! Yüzü O’ndan daha güzel, elbiseleri daha temiz ve sözü daha yumuşak başka birini bilmiyoruz. Sanki mübârek ağzından nûr saçılıyordu.» dediler.” 
İşte bizler onu örnek edinmeliyiz.
Selam ederim.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum